Zararlı Canlılar



SAVAŞTIĞIMIZ ZARARLI CANLILAR

YÜRÜYEN HAŞERELER (BÖCEKLER)

1.     Tespit edilen  Türler

2.     Yaşam Şekilleri

3.     İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zararlar

 

1.     Tespit edilen  Türler:



a.     
Amerikan Hamam Böceği :        
( Periplaneta americana ): Erginlerin boyu     2,5 – 4 cm. boyunda,  kırmızımsı kahve renkli olurlar. Yumurta paketlerini  duvar kenarlarına bırakırlar. Uygun şartlarda bir dişi hayatı boyunca 30 – 60 arasında yumurta paketi bırakır. Yumurta paketleri içerisinde genellikle 16 adet yumurta bulunur. Yumurta paketlerinin açılma süresi 6 – 12 hafta sürer. Nimflerin ergin hale geçme süresi sıcak yerlerde ve gıdanın bulunduğu yerde 4 – 5 aydır. Erginlerin ömürleri 1 yıl olup, serin yerlerde 2 yıla kadar çıkabilmektedir.


b.    
Alman Hamam Böceği : ( Blatella germanica ): 1,5 cm. boyunda, açık sarımsı  kahve renkte olurlar. Yumurtalarını yavru çıkıncaya kadar vücudunda yumurta kesesinde taşırlar. Uygun şartlarda bir dişi hayatı boyunca 4 – 12 arasında yumurta paketi bırakır. Yumurta paketleri içerisinde 35 – 45 adet yumurta bulunur. Yumurta paketleri 31 0C’de 16 günde açılır. Nimflerin ergin hale geçme süresi sıcak yerlerde ve gıdanın bulunduğu yerde 1 – 1,5 aydır. Alman hamam böceklerinin çok yaygın olmasının nedeni , üreme yeteneğinin hızlı olmasıdır. Erginlerin ömürleri sıcak ortamlarda 3 – 4 ay, serin yerlerde ise 5 – 8 ay kadardır.

 


c.     
Doğu Hamam Böceği : ( Blatta orientalis ): Erginlerin boyu 2 – 3 cm. boyunda,erkekleri koyu, kırmızımsı kahve ve dişileri daha koyu kahverenkte veya siyaha çalar renkte olurlar. Çoğalmaları amerikan hamam böceğine ile benzerlik göstermektedir.





2.    
Yaşam Şekilleri

 

Bu türler ev, lokanta, fırın, otel, hastane, gıda  depoları, kütüphane, büro, ve seralarda bulunurlar. Bu yerlerin mutfak ve kilerlerinde görülürler. Ayrıca gıda artıklarının bulunduğu yerlerdeki delik  ve  çatlakların içinde; banyodaki çamaşır dolapları, mutfaktaki ekmek dolapları ve çekmecelerin içinde; kâğıt ve kitap raflarında; lavabo banko altlarında, kanalizasyon sistemi ve bodrum gibi rutubetli ortamlar ve sıcak kalorifer kazanlarının bulunduğu, su borularının geçtiği  bölgelerde görülürler.


3.     İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zararlar

 

İnsanların bilhassa gıda maddelerine ve eşyalarına zarar verirler. Asıl zararları; bunlar üzerinde bıraktıkları pislikler, lekeler ve kokular olur. Böceklerin bulaşmasına maruz kalmış gıda  maddeleri yıkansa  veya pişirilse bile bu koku kaybolmaz. Bu koku böceğin karın kısmında bulunan bir guddenin ifrazatından ileri gelmektedir.

Gıda maddeleri direkt sağlığımızla  ilgisi bulunan kıymetlerdir. Birimlerinizde bulunan zararlılar, gıda maddelerinde geri dönüşü olmayan zararlar meydana getirirken aynı zamanda bu türlerin asıl zararları olan, vücutlarına ve ağızlarına bulaştırdıkları çeşitli hastalık etmenlerini insanlara ve hayvanlara taşımasıdır. Bu sebeple bu böceklere minör zararlılar gözüyle bakmak doğru değildir. İnsan ve hayvan sağlığı bakımından çok önemli sayıldıkları için bunlara karşı muhakkak şekilde mücadele uygulanması gerekir. Yapılan araştırmalarla bu böceklerin poliomyetilis virüsünün en az 4 ırkının; patojen solucanlardan, 7 türünün yumurtalarının yine bu guruptan, 12 türün erginlerinin Verteblata’lara tabii ara konukçu olduğu ve insanlarda hastalık yapan 3 patojen protozoa ile 2 tür patojen fungus’un bu böcekler tarafından insanlara taşındığı saptanmış bulunmaktadır.

Bunlardan ayrı olarak, patojen ve simbiyotik olan 45 tür bakteri, 40 tür fungus, 6 tür maya, 90 tür protozoa ve 45 muhtelif tür solucan’ında bu böceklerle ilgili olduğu halen tespit edilmiş durumdadır. Bu verilen rakamların hamam böceklerinin mikroorganizmalarla ne kadar yakından ilişkili ve ne kadar potansiyel bir zararlı olduklarını göstermektedir. Bu haşereler veba, kolera, tüberküloz, dizanteri, tifo, koli, gibi hastalık etmenlerini de bir yerden diğer bir yere taşıyarak, gıda maddelerine bulaştırarak bu hastalıkların insanlarda görülmesine yol açar. Hatta bu zararlıların cüzzam ve kansere sebep oldukları yolunda görüşlerde mevcuttur.

Birimlerinizde tespit edilen zararlılar hemen hemen her şeyi yiyebilmektedirler. Genellikle omnivordurlar; yani bitkisel ve hayvansal gıda alırlar. İkinci derecede peynir, et, mobilya, deri, duvar kağıtları ve ölü hayvanları tercih ederler. Bunlar dışında yünlü eşyaları, fotoğraf, kitap, sigara kâğıdı gibi maddeleri de yerler. Bütün bunların neticesinde büyük ekonomik kayıplara sebep olurlar.

Günümüzde zararlılara karşı kullanılan kimyasal ilaçların hemen tümünün hedef zararlıya olan etkilerinin yanında sıcak kanlı canlılara ve yararlı organizmalara da olumsuz etkileri bulunmaktadır. Unutmamamız gerekir ki;

 

“HERŞEY ZEHİRLİDİR; HİÇ BİR ŞEY ZEHİR DEĞİLDİR, MADDEYİ ZEHİRLİ KILAN DOZDUR”

ilkesi toksikolojinin temel yasasıdır.

 

Bu gerçekler ışığında yapılacak çalışmanın etkin olması ve istenmeyen olaylarla karşılaşılmaması için bu çalışmaların; konusunda uzman ve yine uygulayıcılarında bu kişilerden oluşan ekipler tarafından yapılması gerekmektedir. Takdir edeceğiniz üzere yapılacak çalışmalarda kullanılacak kimyasallar bu kimyasalların dozu ve uygulama yöntemleri, mücadelesi yapılacak hedef zararlının biyolojisinin çok iyi bilinmesiyle mümkün olabilecektir.

Bu veriler dikkate alındığında takdir edeceğiniz üzere sadece bir kereye mahsus yapılacak çalışmalardan istenen sonuç alınamayacaktır.

Yapılması gereken çalışmanın bilimsel olması ve  problemin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için 3 aşamalı bir çalışma yapılması gerekmektedir.

 

  1. AŞAMA       : Erginlerin yok edilmesi,
  2. AŞAMA       : Yeni yumurta bırakılmasını engellemek ve yumurtadan çıkanların (nimflerin) yok edilmesi,
  3. AŞAMA       : Zararlılardan temizlenen alanın dışarıdan girişlere ve yeni bulaşmalara karşı korunmasını kapsar.

 

 

AKREPLER  ( Scorpionidae):


Tespit Edilen Türler

Buthus gibbosus, Prionurus crassicaudata, Scorpiomaurus fuscus, Euscorpia italicus;  Türkiye’de yaşayan akrep türleridir.

Erginlerinin boyu türlere göre değişmekle birlikte çoğunlukla 5 cm.’ dir. Sarı, mavi, kırmızımsı, kahverengi ve siyah renkte olurlar. Karnının son halkasında bir çift zehir bezi bulunan eğri bir iğne vardır. Solunumları trake sistemiyle olur. Canlı doğum yaparlar. (Vivipar). Dişileri 20 – 25 kadar yavru yaparlar ve yavrularını bir hafta sırtlarında taşırlar. 3 – 7 defa deri değiştiren yavrular 1 – 4 yılda gelişimini tamamlar ve yıllarca canlı yaşarlar. Örümcekler ve böceklerle beslenirler. Avlarını ağız ekleri (chelicera, pedipalpus) yardımıyla yakaladıktan sonra vücutlarının sonundaki  zehirli

          iğne ile sokarak öldürürler. Hayvan kışkırtılmazsa iğnesini kullanmaz.                                                               


Resim: Buthus gibbosus    

                                                    

İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zararlar

Yiyecek bulma ve korunma amacıyla açık noktalardan bina içlerine girerler. İç alana girdiklerinde elbise, ayakkabı, yatak gibi risk yaratan noktalarda dolaşırlar. Çoğunlukla insanın çıplak eli veya ayağı, temas ettiği akrep tarafından sokulur. Akrep, çok hareketli olan kuyruğunun ucunda bulunan zehir kesesine bağlı iğnesi ile sokar. Akrep zehirlenmesine scorpionizm denir. Küçük türler deriyi delemediğinden arı sokması gibi lokal kırmızılık yapar. Tüm akrepler sokar ancak, çok az türleri hariç, yalnız böcek sokmasına alerjik reaksiyon verenler için tehlikelidirler. Büyük türler ciddi, hatta öldürücü sistemik reaksiyonlar yapabilir. Akrep zehiri berrak ve toksik maddeler içeren renksiz toksalbumindir. Zehir, yakıcı ağrı duygusu ve belirgin şişkinlik şeklinde lokal reaksiyon yaratır. İltihap ve ağrı, sokulan yerden uzakça mesafelere kadar yayılabilir. Gentruroides, Prionurus, Buthus, Euscorpia, Scorpia, Tityus cinslerine bağlı türlerin nörotoksik zehiri vardır ve ölüme neden olurlar. Bu zehir sokma yerinde aşırı duyarlılık, bulantı, boğaz kaslarının sertleşmesi, salyanın artması, terleme, dilin kısmi felci, karın bölgesinde kramplar, kusma, rahatsızlık gibi genelleşmiş reaksiyonlar meydana getirirler. Ender olarak solunum felci sonucu ölüm olur. Tüm akrep sokmaları, mümkün olduğu kadar çabuk doktor tarafından tedavi edilmelidir. Akrep tarafından sokulan bir insana ilk yardım olarak turnike ve etil klorür veya su içindeki buz parçaları ile kriyoterapi yapılmalıdır. Bir turnike hemen sokma yerine yakın olarak uygulanır ve sokulan yere buz parçaları konur. Bu arada  bir kaba su ve buz parçaları konarak sokulan bacak veya kol turnikenin takıldığı yere kadar buzlu suya daldırılır. Beş dakika sonra turnike çıkarılır; fakat sokulan kısım en az 2 saat daha buzlu suda tutulur.

 

 AKREP MÜCADELESİ

Akrepler yumurtalarını açılana kadar vücutlarında taşıdıkları için mücadelesi zordur. Akrepler normalde açık havada geceleri beslenmeye çıkarlar. Gün boyunca tahta parçası, kaya altları, rutubetli kalas, enkaz ve yıkıntılarda bulunurlar. İstila edecekleri evlerde rutubetli alanları tercih ederler. Mücadeleye başlamadan önce ilk adım olarak eve yakın yerlerde bulunan harabe gibi bölgelerde titiz bir araştırma yapılmalı, mücadeleye bu bölgelerden başlanmalıdır.


Resim: Prionurus crassicaudata       

 

MÜCADELE İPUÇLARI

Bir konutun çevresindeki akrep sayısını azaltmak için, mümkün olduğunca yerdeki yığın, döküntü ve bitkilerden kurtulmak gerekir. Ultraviyole ışık altında tüm akrepler yeşil renkte parlarlar, dolayısıyla akreplerin bulunduğu yerlerde gece yürürken, taşınabilir bu tür bir lamba faydalı olacaktır. İstila durumunda profesyonel hizmet alınması kalıcı çözüm üretmek açısından daha doğrudur.

PİRELER  (Ctenocephalides canis,  Ctenocephalides felis ):


Geriye doğru uzayan dikenlerle kaplı, yanlardan iyice basıklaşmış vücutlarıyla dikkat çeken pireler yaklaşık 1 – 10 mm. boylarındadır. Genellikle sarı tonlarında kahverengi, koyu kahverengi ve siyaha yakın koyu renktedirler. Çok güçlü bacakları sayesinde boyundan 200 katı aşkın sıçramalar yapabilirler. Pirelerin hayatı uzundur. Aralarında 1 – 2 yıl yaşayan türleri vardır. Dişi pireler yumurtalarını genellikle barınaklarda, zemin çatlaklarına, hasırların, kilimlerin, halıların altına, tozlu yerlere bırakırlar.

 

Resim: Ctenocephalides canis (köpek piresi)      

 

Yumurtadan çıkan larvalar organik artıklar ve yetişkin pirelerin pislikleriyle beslenirler. Larvalardan pupalar ve pupalardan yetişkin pireler çıkar. Bu gelişme süresi çevre ısısına ve pire türüne bağlı olarak değişir. 20 – 30 gün olabileceği gibi uygun olmayan şartlarda özellikle pupa dönemi uzayarak gelişme aylarca hatta bir yıl sürebilir. Pire, veba ve endemik tifüs yayılmasında aracıdır. Pirelerin önemli türleri Pulex irritans (insan piresi) ve Xenopsylla cheopis (sıçan piresi) dir.

 

 

ZARARLARI

 

Vücut yapıları konaklarının tüy ve kılları arasında dolaşmaya son derece uygundur. Sıcakkanlı hayvanların kanını emerek beslenir, konakları arasında yer değiştirirken son derece tehlikeli hastalıkları da bulaştırabilirler.

 

İnsan piresi özellikle derinin en ince olduğu ve yoğun kılcal damar ağı içeren bölgelerine yerleşir. Ağız parçalarının sivri uzantısı deriyi delerek konağının dokusuna iyice yapışır. Şişene kadar kanla beslenen pire daha sonra konağın giysileri arasına ya da yaşadığı çevredeki uygun yerlere gizlenir.

 

Pire bazen son derece tehlikeli olabilir. Konaklama Hymenolepis diminuta türü tenyaları (şerit) taşıyabilir. Özellikle keme ya da fare piresi denen tür son derece tehlikelidir.  Pirelerin kan emerken bulaştırdıkları hastalıklar arasında vebayla birlikte tifüs ve siper humması sayılabilir. İnsanlarla iç içe yaşayan kedi ve köpeklerde bulunan asalaklar, aşırı ürediklerinde ya da doğal konaklarını bulamadıklarında insanlara da üşüşebilir.

 

 

MÜCADELESİ

 

Pire ısırıkları kabarcıklı ve kaşıntılı, döküntü biçiminde kızarıklıklara yol açar. Salgınlar genellikle yaz aylarında ve çocuklar arasında görülür. Pire üşüşen kişilerin hemen yıkanıp giysilerini uygun biçimde temizlemesi gerekir. Kaşıntı giderici ilaçlar deri örselenmesini önleyebilir. Genel temizlik kurallarına uyulmalı, evde beslenen hayvanlar ile bulunulan ortam derhal pireden arındırılmalıdır. Konutlarda temizliğe dikkat edilmelidir. Evcil hayvanlarda sürekli olarak  Veteriner Hekim kontrolünde pire mücadelesi yapılmalıdır.

 

BİTLER ( P.humanus )

Bitler boz renkli, birkaç milimetre uzunluğunda ve yengeci andıran biçimde asalak böceklerdir. Bit yumurtalarından nimfler çıkar. Nimf üç defa gömlek değiştirir ve yetişkin hale geçer. Yetişkin dişiler genellikle 8 – 10 yumurta verirler. Doğrudan dokunma ya da giyecekler aracılığıyla bulaşırlar. Vücut biti (Pediculus humanus) tifüs, Baş biti dönüşlü humma ve siper humması gibi hastalıkların yayılmasında önemli rol oynar. Bitlenme ayrıca, şiddetli kaşıntı, aynı bölgenin çok sayıda ısırılmasına bağlı olarak geniş şişlik ve kızartılara neden olur. Enfekte kan emen bit 6 gün sonra enfeksiyon nakledebilir. Enfekte bitlerin hayat süreleri kısadır, genellikle 12 günde ölür.                                              

                                                             
          
Resim:
P.humanus

 

Vücut biti 2 – 4 mm. uzunluğundadır. Giysilerin dikiş yerlerinde ya da uygun kıvrımlarında barınır ve ürer. Deriye yalnızca kan emmek için gider. Yumurtalarını konağın iç çamaşırlarına bırakır.

Baş biti 1 – 2 mm. uzunluğundadır. Kan emmediği zaman sıkıca saç diplerine tutunur. Özellikle ense bölgesinde bulunurlar. Zaman zaman tutundukları yerleri bırakıp deriye inerek kan emer, sirke denen yumurtalarını saç diplerine sıkıca yapıştırırlar. Yumurtalar 7 – 8 günde açılarak içlerinden yeni bitler çıkar.

Kasık biti adından da anlaşılacağı gibi kasık bölgesinde ve dış üreme organlarının çevresinde barınır. Baş bitinden biraz daha küçüktür. Çıplak gözle bakınca deri döküntüsü sanılabilir. Öbür türlerden farklı olarak hastalık bulaştırmamakla birlikte şiddetli kaşıntıya, iltihaplanmaya, deride kabarcıkların belirmesine neden olur.

Bitlenmiş kişilerin kendileri, giysileri, yatağı, şapkası, başörtüsü ve tarağıyla temas edilmesi birer bulaşma nedenidir. Bitlenmelerle ilgili bölgelerin ince dişli bir tarakla sık sık taranması, bit öldürücü krem ve şampuanların kullanılması gerekir. Ayrıca bitlenen kişinin çamaşırları kaynatılmalı ve yakın ilişkide bulunduğu kişiler de aynı işlemler uygulanmalıdır.


TAHTAKURULARI (Cimex lectularius )

 

Tahtakuruları, saklandıkları yerlerden gece çıkarak kanla beslenen, koyu kırmızı renkte, oval ve basık vücutlu olan, ortalama 4 – 5 mm. uzunluğunda böceklerdir. Kendilerine has tipik  viskiyi andırır  kokuları vardır. İnsanları özellikle vücutlarının örtülü olmayan yerlerinden ısırırlar. 6 – 8 haftada erişkin hale gelerek 200 civarında yumurta bırakırlar. Isırdıkları yerlerde kırmızı, yuvarlak ve sert kaşıntılı lezyonlar oluşur. Duyarlı kişilerde ürtiker, ödem ve kanamalı kabartılar görülebilir. Kaşıntıyla oluşan deri örselenmesi ikincil enfeksiyonları hazırlar. Ender olarak genel alerjik tepkiler ortaya çıkabilir. Emdiği kanın  sindirim artıkları yatak çarşafında koyu lekeler olarak görülebilir.

Konağa yalnızca beslenmek için gelen  asalak, daha sonra korunaklı yerlere çekilir. Emdiği kanı sindirmesi günlerce sürebilir. Tahtakurusunun insana hiçbir hastalık bulaştırmadığı sanılmaktadır. Tedavi genellikle belirtilere yöneliktir. Bu böceklerin üredikleri yapılarda bütünüyle yok edilmesi gerekmektedir. Ama kullanılan zehirlere karşı dirençli nesiller geliştiğinden tahtakurusuyla mücadelede de farklı kimyasal maddeler denenmek zorunda kalınmaktadır.

Özellikle Yatak tahtakuruları olarak adlandırılan türlerinin hemen hepsi kuş ve memelilerden kan emerek beslenirler. Genellikle geceleri kan emmek için çıkarlar, diğer zamanlarda ışıksız ortamlarda saklanırlar.

                                                                        

                                                            

   Resim: Tahtakurusu - Cimex lectularius 


YABAN ARISI (Vespula spp. Yellow Jacket)

 

2,0 - 2,5 cm. boyunda, siyah ve sarı çizgili renktedirler. Yuvalarını toprakta, örneğin eski kemirgen yuvalarının içinde veya benzer deliklerde yapmayı tercih ederler.

Yabanarılarının binlercesi tek koloni halinde yaşarlar. İlkbaharın başında tek bir kraliçeden başlayan koloni ilk birkaç ay çok küçüktür. Yaz aylarına gelindiğinde, problem yaratacak populasyona ulaşırlar. Yuvaları bozulduğunda çok saldırgan olurlar ve çok acı vererek sokarlar. Bir kez soktuğunda ölen balarılarından farklı olarak, yabanarıları birçok kez sokabilirler. Leşle beslenen haşereler olduklarından, ağaçlık alanlarda veya arazilerde faydaları vardır. Ancak evlere yakın veya evlerin içinde bulunan koloniler, orada yaşayan insanlar için tehdit oluştururlar. Böyle bir durum fark edildiğinde, koloniler muhakkak elimine edilmelidir. Bu arılarla mücadelenin tehlikeli olması nedeniyle profesyonel bir firmadan hizmet alınması daha doğrudur.

Yabanarısı sokmalarına karşı alınabilecek önlemler şunlardır

·         Elektrikle çalışan çim biçme, budama makineleri kullanıldığında, yüksek ses ve vibrasyonun kışkırtıcı etkisi düşünülerek yabanarısı saldırısına karşı dikkatli olunmalıdır.

·         Yabanarısı yuvaları biliniyorsa o noktalardan uzak durulmalıdır.

·         Bina duvarında girip çıktıkları görülen bir delik bulunduğunda, bu delik KAPATILMAMALIDIR.  Zira bina içine başka bir noktadan çıkış olabilir ve malzemenin cinsine göre duvarda delik bile açabilirler.

 

 

EŞEK ARISI ( Vespula vulgaris )

 

2,5 – 4,0 cm. boyunda, koyu ve açık kahverengi çizgili renktedirler. Genelde ağaçlarda ve çalılarda, havai kağıt yuvalar kurarlar. Ancak özellikle bu tür arılar, tavan arası, baca, dış duvarlar gibi mekanlarda da yuva kurmayı severler.


Eşekarıları bir yıl süreyle yaşayan koloniler kurarlar. Kışı geçirmiş olan kraliçe, ilkbaharla birlikte uygun bir yuva bulur, içine küçük bir petek kurar ve ilk larvayı oluşturur. Bu larva yetişkin bir işçi arıya dönüştüğünde, yuvanın büyütülmesi ve yiyecek bulunmasıyla uğraşırlar. Yuvalarının içini ve peteği, ağaç ve kabuk parçacıklarından yaparlar. Kolonileri tehdit edilirse saldırgan olurlar. Yaz sonunda birkaç yüz işçi arıdan oluşan populasyona ulaşırlar. Sonbahara doğru koloni kraliçeler üretir ve bunlar kışı geçirmek üzere farklı yerlere uçarlar.

Dünyanın her yerine yayılmış olan eşekarılarından, ülkemizde yaşayanları içerisinde genellikle sarı – siyah renkleri ile hemen tanınırlar. Sokucu iğneleri çok küçük ve ince olduğundan iğnelerini soktuktan sonra bir zarara uğramadan geriye çekebilirler. Bu nedenle defalarca sokabilirler. Eşekarılarının zehirleri konusunda görüşler farklıdır. Kişinin duyarlılığına göre bu etki farklı olur. Alerjisi olanlarda bu etki fazla hissedilir. Sokma yerinin vereceği zararla yakından ilgisi vardır.                               

 

Resim: Vespula vulgaris – Eşek arısı

Örneğin, herhangi bir yolla ağza, yutağa ya da boğaza kadar ulaşabilen bir eşek arısının sokması durumunda meydana gelecek şişlik insanın boğularak ölmesine neden olabilir. Arılardaki sokma arzusu türlere göre değişir. Ancak kendilerini tehlikede hissettikleri zaman saldırırlar. Özellikle sıcak havalarda yuvalarına yaklaşırken dikkatli olmak gerekir. Çünkü sıcakta saldırganlıkları artar.

Ergin arılar, işçi arıları ve bunlara ait daha küçük familyalarının kontrolünde şu yöntemler geçerlidir

  1. Hijyen yönetimi: İşçi arılar binalarda genellikle 3mm.’lik açıklıklarda yerleşim gösterirler,  kemirgen gözlem noktaları bu canlıların yerleşimine maruz kalabilir.
  2. İnsektisit Kontrolü İle Lokal İlaçlama: Geniş ve dar alanlarda el ile kullanılan aerosollerin lokal çalışmalarında ve iç – dış alan çalışmalarında önem taşır. Arı mücadelesinde arı öldürücü toksik etkili insektisitler kullanılır. Pest kontrol  operatörleri, arılar üzerinde öldürücü etkiye sahip kimyasallar kullanırlar.
  3. Yüzey Alanda Spreyleme: Kalıcı etki gösteren ve arı mücadelesinde kullanılan film, yani insektisit içerikli film, lokal yerleşim gösteren arılarda rahatlıkla kulanılır. Yerleşimin noktasal olduğu yerlerde iyi sonuç verir ve arılar tarafından tüketilir.
  4. Arı Kontrolünde İnsektisit Kullanımı: Yaban arılarının açık havalarda ve güneşli günlerde aktiviteleri yüksektir. Yaban arılarının uçuş bölgelerinde arı populasyonunun yoğun olduğu görülür. Bu arılarda sosyal yerleşim, birlikte yaşam olgusu mevcuttur. Uygulama alanında aktivite bölgesi içerisinde hızlı insektisit uygulaması yapılması tercih edilir. Bu uygulamalar toz kimyasal uygulaması, yüzeye pülverize uygulama, arı tuzakları ve sis jeneratörleri olmak üzere çeşitli seçeneklerde yapılabilmektedir.

 

a)       Toz insektisit uygulamasında populasyonun giriş kısmına bu uygulama sağlanır. İşçi arılar aktivite alanında bu giriş bölgesinden toz insektisiti iç alana taşırlar. Toz insektisitler mekanik tozlayıcı aletler ile uygulanır.  

b)       Yüzey pülverize ilaçlama ise, genel olarak arı populasyonun bulunduğu  bölgeye, yuvanın giriş holüne veya direkt olarak yerleşim gösterdiği alan yüzeyine püskürtme ile uygulama yapılır.

c)       Arı tuzakları ise; telden bir kafes oluşturularak, bu kafesin iç kısmına yaban arılarını çekici özellikte olan bir materyelin yerleştirilmesi, bunun sonucunda da yaban arısının bu kafes içinde kalarak dışarıya çıkmamasını amaçlayan bir sistemdir.

d)       Sis uygulaması ise; kimyasalın sis haline getirilerek uygulandığı ve bu amaçla sis jeneratörlerinin kullanıldığı bir sistemi kapsar.

 

YILANLAR ( Ophidia)

Tespit edilen türler

Önemli türleri Coluber caspius  ( Hazer yılanı ), Malpolon monspessulans  ( Çukurbaşlı yılan), Vipera xanthia (Şeritli engerek)’ dir. Türkiye’de yaşadığı bilinen 5 ayrı familyadan 13 cinse bağlı 36 yılan türü vardır. Bunlardan 7’si zehirli, 2’si az zehirli, geri kalan 27 yılan türü ise zehirsizdir.

Resim:10 Coluber caspius      

      (Hazer yılanı)                            










 
Resim:11 Malpolon monspessulan

                                       (Çukurbaşlı yılan)








ÖZELLİKLERİ

Vücut ince, uzun ve silindirik şekilli olup, pullarla kaplıdır. Pulların büyüklükleri ve dizilimi, sistematik açıdan önem taşır. Üyeler körelmiştir. Ancak bazı gruplarda üye kalıntılarına rastlanır. Dış kulak açıklığı, kulak zarı, dış ve orta kulak ile östaki borusu bulunmaz. Göz kapakları yoktur, gözü örten sabit bir şeffaf plak bulunur. Çatalsı dil, ağız kapalıyken bile dışarı uzatılabilir. Dile yapışan koku partikülleri, koku almadan sorumlu olan Jacobson organına iletilir.

Çene kemikleri kaynaşmamıştır. Çenenin sağ ve sol yarıları ile, alt ve üst çeneler birbirinden ayrılabilir. Bu yapı özelliği sayesinde, kendilerinden çok daha iri avları bile rahatlıkla yutabilirler. Kural olarak av önce felç edilir veya öldürülür, sonra da bütün olarak yutulur. Göğüs kemiklerinin (Sternum) bulunmaması, iri avların yutulmasına yardımcı olan diğer bir özelliktir. Kaburgaları çok sayıdadır. Sol akciğer körelmiştir, sağ akciğer ise vücut boyunca uzanır. Diğer tüm organlar da uzun yapılıdır. Boşaltım ürünleri ürik asit formundadır. İç döllenme görülür. Bazılarında güçlü zehir bezleri ve çeşitli tipte zehir dişleri bulunur. Çoğu türde ayrıca, savunma veya karşı cinsin ilgisini çekme amaçlı olarak koku bezleri vardır. Bazı yılan gruplarında ise, avın vücut sıcaklığını algılayabilen (termosensor), kızılötesi ışınlara duyarlı "çukur organları" bulunur.

İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zarar

Bütün yılanlar doğal dengenin korunması yönünde önemlidir. Yok edilecek olurlarsa, onların besinini oluşturan zararlı farelerin ve başka hayvanların kontrolü güçleşebilir. Yılanların besinlerini canlı hayvanlar oluşturur. Birçokları taze öldürülmüş bile olsa ölü hayvanı besin olarak almazlar. Besinlerini memeliler, kuşlar, bazı sürüngenler ( kertenkele) ve bazı omurgasız hayvanlar oluşturur.


Ege Bölgesi’nde (İzmir çevresi) Malpolon monspessulans (Çukurbaşlı yılan) türü daha fazla  görülmektedir. Bunlar daha çok  taşlık ve kuru bölgelerde bundan başka bahçe ve su kenarlarında bulunurlar.

Yılanlar bitki zararlısı olmayıp tarım alanlarında ve yılanların bulunabileceği yerlerde çalışan insanları, ısırarak zehirlemesi ve bu insanlarda korku yaratması sebebiyle zarar ve rahatsızlık verirler.


RESİM: Vipera ursinii  (Engerek yılanı)

 

 

 






ÇIYANLAR ( Chilapoda)

 

Tespit edilen türler

    

En yaygın türü Scolopendra morsitans (çiyan)’dır. En uzun çıyan Scolopendra gigantea olup 35 cm.’ ye ulaşır. Çıyanların 3000 kadar türü tanımlanmıştır.

 

Yaşam şekilleri

 

Taş, kaya ve kabuk altlarındaki toprak ve humus içerisinde bulunur. Tüm türler avcılıkla geçinirler yani karnivordurlar. Avlarını küçük Arthropoda (eklembacaklılar) oluşturur. Fakat büyük çıyanlar salyangoz ve kurbağa yavrularını yer. Özellikle gece beslenirler ve çabuk hareket ederler. Av, zehir tırnağı ile yakalanır ve öldürülür. Zehir tırnağı, ağız parçalarını örten gövdenin ilk segmentinden çıkar. Büyük formlarda güçlü zehir tırnakları ile deriyi delebildiğinden, ergin insanlarda birçok rahatsızlığa, küçük çocuklarda ölüme neden olabilir. Yurdumuzda bulunanların insanı sokma yeteneği yok sayılır.

                                                                           
 


 


 

 

 

Resim: Scolopendra morsitans (çıyan)

 

İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zararlar

 

            Chilopoda türleri karanlık ve nemli yerleri severler. Geceleri yatakta ya da  giyim eşyalarını giyerken dokunulunca sokar ve zehirlerler. Çıyan zehirlenmelerine skolopendrizm denir. Hayvan, canı acıdığında veya hareketine engel olunduğunda kendisini korumak için sokar. Soktukları yerde ağrı, sızı, kızartı, şişkinlik, ödem meydana gelir. Ani başlayan ağrı bir saat içinde azalır. Zehirlenme çoğunlukla şiddetli değildir. Yalnız çocuklar için tehlikeli olabilir. Ağrıya karşı lokal olarak sodyum bikarbonat, magnezyum sülfat, amonyak kompresleri ve buz uygulaması iyi gelir.

SİVRİSİNEKLER  Tespit edilen  Türler


·         Anopheles spp.

·         Culex spp.

·         Aedes spp.


Yaşam şekilleri, Biyolojileri ve Zararları

Tüm sivrisineklerin yaşam çevreleri yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere 4 aşamadan oluşur. İlk üç aşama, sucul ortamlarda geçerken, ergin sivrisinek karada yaşar. Bu türlerin dişileri kanla, erkekleri bitki özsuyuyla beslenir. Dişilerin ortalama ömrü 15 – 150  gün, erkeklerin ise 4 – 7 gün arasında değişmektedir. Ergin dişiler kan emdikten sonra vücutlarında geliştirdiği  100 – 150 adet yumurtayı en yakın durgun su birikintisine bırakırlar. Su sıcaklığına bağlı olarak (15 – 40 0C) yumurtalar, larva , pupa evrelerini 10 – 20 gün içerisinde tamamlayarak ergin hale dönüşürler.


 

 





Resim: Anopheles spp. , Culex spp. ve larvaları

SİVRİSİNEK ÜREME ALANLARI (BİOTOPLARI);

™     Bataklıklar ve yavaş akan akarsular, göller, dere ve nehir kıyısındaki durgun su odakları,

™     Çayır ve ormanlık alandaki biriken kar ve yağmur suları,

™     Sulama kanalları, çeşme yalakları,

™     Çeltik üretim tarlaları,

™     Temel çukurları, taş oyukları, ağaç kovuklarında biriken sular,

™     Konutların balkonunda bulunan saksı, bidon gibi su biriken kaplar,

™     Bahçelerde bırakılan fıçı, kova ve oto lastikleri,

™     Açıkta akan lağım suları ve foseptik kuyuları.

 

CULEX, ANOPHELES, AEDES YUMURTALARI;

Su Isısı ( 0C )

10

15

20

25

30

35

Larva dönemini tamamlama süresi (gün)

30 – 40

26

18

14

11

7

 

CULEX, ANOPHELES, AEDES LARVALARI;

Su Isısı ( 0C )

15

20

25

Pupa dönemini tamamlama süresi (gün)

4 – 5

2,5

> 1,5

Ergin sivrisinekler üredikleri alandaki ot, yosun, bitki özsuyu ve birikinti sularla beslenerek 6 – 12 saat içerisinde döllenmek amacı ile üreme ortamını terk ederler.

 

DÖLLENEN DİŞİ SİVRİSİNEĞİN EMME VE YUMURTA GELİŞTİRME EVRESİ;

Ortam Isısı ( 0C )

15

30

35

Yumurta geliştirme evresi (gün)

7

1 – 2

> yumurta gelişmez

 

SİVRİSİNEKLERİN ARACI OLDUĞU HASTALIKLAR;

™                   Protozoonlar (Sıtma)

™                   Helmintler (Brugia malayi, Wuchereria bancrofti)

™                   Arbovirüsler (Deng humması, Sarı humma, Batı nil humması)

™                   Meningo – Ensefalitler (St.Louis ensefaliti, Batı at ensefaliti, Kalifornia ensefaliti)


KARASİNEKLER

Tespit edilen  Türler

 

·         Musca spp.

·         Famma spp.

·         Muscina spp.

·         Stomoxys spp.

 

                                                
Resim:15
Musca spp. ve Stomoxys spp.

 

Yaşam şekilleri

Kara sinekler kokuya çok hassas oldukları gibi ısıya da çok duyarlıdırlar. Sık sık bulundukları çalılıklarda yada bitkilerin yapraklarının gölgesinde dinlenirler. Beslenme yerleri hayvan ve insan artıkları, geniş çapta da hayvan ve insan dışkılarıdır. Gündüzleri yiyecek temin edebilecekleri yerlerde yaşayan bu sinekler geceleri dinlenmek için eşyaların kenarlarında , iplerde, tellerde ve tavanlarda konaklarlar.

Çöplük ve lağım birikintileri bu sinekler için ideal beslenme yerleridir. Her türlü  organik atıkların bulunduğu ortanda hayat bulur.

Erginlerin ömrü 40 – 50 gündür. Yaşamı boyunca 5 – 6 defa, her defasında 100 – 150 yumurta yaparlar. Bu yumurtalar ortam sıcaklığına bağlı olarak 16 – 35 0C’ de 7 – 44 günde yumurta, larva, pupa evrelerinden sonra ergin hale gelirler.

Yediklerini tekrar besinlerin üzerine kusarak dekompoze eder ve kendilerinin yiyebileceği şekle dönüştürürler. Bu sinek türleri vücutlarının gerek iç gerek dış yapısında; virüsler, bakteriler, protozoalar, helminth yumurtaları gibi  patojen mikroorganizmaları taşıyarak bir çok hastalığın bulaşmasına sebep olurlar.

 

 

KARASİNEK MÜCADELESİ

 

Karasinek mücadelesinde ayrıca; iç alanlarda pulverize uygulama, karasinek gözlem noktaları, yapışkan bantlar, dış alanlarda; atomizör uygulama, pülverize uygulama, vb. çalışmaları programlayarak uygulamalarımızı    sürdürmekteyiz

FARELER (KEMİRGENLER)

 

Tespit edilen  Türler


Rattus norvegicus L.
(Norveç sıçanı, lağım sıçanı) : Sırt rengi açıktan koyu kahverengiye kadar değişir. Kuyruk kısa, kulaklar küçük ve kaba burunludur. Yılda 2 – 7 doğum yapar ve her doğumda 5 – 14 yavru meydana getirir. Vücut ağırlığı 200 – 400 g., boyu 18 – 25 cm.’ dir. Ortalama 3 – 4 yıl yaşarlar. Kentsel ve kırsal alanlarda yaygındırlar. Oyuklar, çöplükler, kanalizasyonlar iç ve dış alanlar yaşam yerleridir.               


Rattus rattus L.  (Ev sıçanı, Çatı sıçanı ) : Sırt rengi koyu kahverengiden siyaha kadar değişir. Burun sivri, kuyruk uzun ve kulakları geniştir, ayrıca iyi bir tırmanıcıdır. Yılda 2 – 7 doğum ve her doğumda 5 – 14 yavru meydana getirir. Vücut ağırlığı 120– 175 g.,  boyu 16 – 21 cm.’ dir. Sıklıkla yer üstünde, yer altında, ağaçlarda, evlerde, paketleme yerleri, ürün depolarında, gemi ve limanlarda  yaşar. Dünyanın her yerine dağılmıştır.


 


Mus musculus L. (Ev Faresi) : Sırt açık veya koyu gri rengindedir. Yılda 4 – 8 doğum ve her doğumda 6 – 12 yavru meydana getirir. Vücut ağırlığı 9 – 25 g., boyu 7 – 8 cm.’ dir. Hastalık nakletme ve hasar vermesi diğer iki türe göre daha azdır. Evlerde, yiyecek depolarında, kilerlerde, ambarlarda, kovuk ve duvar içlerinde yaşadığı için mücadelesi daha zordur. Özel tedbirlerin alınması gerekir. 

                                                                         


Yaşam şekilleri

 

Fareler kendilerini korumak ve yavrularını saklamak için barınak ararlar. Aynı zamanda dinlenmeye de meraklı olduklarından yuvalarını kolay erişilmeyecek yerlere yaparlar. Farelerin en iyi yuvalandıkları yerler binaların bodrum katları, kapalı ve gizli kalmış köşeler,atılmış eşyaların arkaları, kovuk ve duvar içleridir. Fareler insanların ve diğer düşmanların ulaşamayacağı yerlerde gizlenirler.

                                                                        

İnsan sağlığına ve çevreye verdikleri zararlar

 

İşletmeleriniz ve  bağlı birimlerinde; yoğunlukla karşılaşılabilen kemirgen (fare – sıçan) türleri  insanlar ve çevre  için büyük risk ve hastalık taşıyan zararlı hayvanlardır. Veba, Tifüs Salmonellosis, Kuduz, Leptospiroz veya enfeksiyoz sarılık, Lymphocytic choriomeningitis (Lenfositik koryomenenjit), Humma ve bağırsak parazitleri gibi hastalıklara neden olurlar. Salgın hastalıklar içinde veba en korkunç olanlarından biridir. İnsanlık tarihinde derin acılar bırakmıştır.

Bu zararlılar evlerde, depo ve işyerlerinde her türlü besin maddelerini yer, tahta eşyaları (mobilya) kâğıt ve kitapları kemirir. Çuval ve ambalaj kutularını parçalayarak depo edilen maddelerin zarar görmesine neden olmakla birlikte, pislik ve sidikleri ile besin maddelerini kirleterek kullanılmayacak hale getirirler. Ayrıca keskin dişleriyle binaları, sert maddeleri, kurşun ve demir boruları , elektrik kablolarını tahrip ederler. Hatta kısa devrelere yol açarak, elektrik kaynaklı yangınlara da sebebiyet verirler.

 

 

FARE  VE SIÇAN MÜCADELESİ ÇALIŞMA  ESASLARIMIZ

Mücadelesini verdiğimiz zararlı türler içerisinde mücadelesi en zor olan ve çalışmaları devamlılık arz eden ender türlerden olan fare ve sıçanlar oldukça zeki hayvanlardır.,

Yapılan çalışmalar belirli bir sistematik içerisinde tamamen özel gözlem noktaları ile yapılmak zorundadır.  Aksi durumlarda çalışmalar başarı sağlamaktan çok uzak olmaktadır. Bunun sebebini  sizlere kısaca açıklamak gereği duyuyoruz. Fare ve sıçanlar içgüdüsel olarak özel olarak belirlemiş oldukları yol güzergahlarını kullanmaları , açıkta ve ortamlarında daha önce görmedikleri bir nesneyle veya yem türevinde bir maddeyle karşılaşmaları durumunda o maddeye dokunmamaktadır. Yaklaşık 15 gün gibi bir süre geçtikten, o maddeye alıştıktan sonra dokunmaktadırlar. Ortama özel sistemi olmadan açıkta bırakılan yemler,  o anda populasyonun en yaşlı ve kondisyondan düşmüş olan öncü hayvana  yedirilir. Belirli bir süre geçtikten sonra yemi yiyen öncü zarar görmemişse diğerleri de o formatta ki yemleri güven içerisinde yerler. Fakat yemi yiyen öncü fare/sıçan rahatsızlanmış yada ölmüşse bu durumda  diğer fare ve sıçanlar kendilerine zarar veren nesneyi öğrenmiş olurlar. Böylece o formatta ve kokuda hiçbir maddeyi en az 3 ay boyunca yemezler. Bu durum  karşımıza başarısızlık olarak çıkmakla beraber hem zaman hem de ekonomik bir kayıptır. Yapılması  gereken çalışmanın başarıya ulaşması; taktir edeceğiniz üzere mücadele verilen canlıların biyolojik ve sosyal yapılarının çok iyi bilinmesiyle mümkün olabilecektir.

Yukarıda sunduğumuz yapılması gereken çalışmaların temel esasları doğrultusunda;

1.     İlgili  alanın fizibilitesinin çıkartılması,

2.     Yapılan fizibilite çalışmasına göre zararlı güzergahlarının saptanması,

3.     Belirlenen güzergahlara populasyonun yoğunluk tahminine göre özel istasyon sistemlerinin kurulması,

4.     Yapılan kontrollerde en az ayda bir olmak koşuluyla zararlı güzergahlarının tam belirlenebilmesi çalışmaları ve düzenli yem değişimi, bütün bu çalışmalar mühendisler tarafından planlanarak, bizzat yine ziraat mühendisleri tarafından uygulanacaktır.

FARE – SIÇAN MÜCADELESİNDE YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALARIN AVANTAJLARI;

1.      Hedef olmayan canlıların; yani insanların evcil ve vahşi hayvanların çoğunluğunun fare zehiri ile temasını engelleyerek doğabilecek olumsuzlukların önüne geçmek

2.      Kullanılan fare zehirlerinin kir, toz , yağmur ve rutubetten korunarak fareler için  çekici halde kalmasını sağlamak

3.      Monitörler fareler için karanlık, kapalı ve muhafazalı bir ortam sağladığından onların çekinmeksizin zehiri yemelerini sağlamak

4.      Zehirlerin dökülme ve zarar görmesini engellemek.

5.      Fare zehiri olarak kullanacağımız mum blokların farenin tüy ve ayaklarının zemine temas olasılığı azalacağından muhtemel kontaminasyon riskini azaltmak

6.      Mühendislerimizin kontrolleri sırasında  istasyonlardaki zehir tüketiminin tespiti yapılarak fare populasyonunun tespiti için monitör görevini görmesini sağlamak.

7.      Kullanacağımız istasyon sistemi sayesinde yetkisiz ve ilgisiz kişilerin monitörleri açmalarını engellemek olacaktır.

1.        Kemirgenlerin erzak deposundaki zararları neticesinde birçok ürün kullanım dışı kalmakta ve satılan mal kalitesinde kayıplar ortaya çıkmaktadır. 



1.       



Kemirgenlerin elektrik kablolarına verdikleri zararlarla birlikte kısa devre sonucu yangın tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Böylece bir iş yerinin yanarak yok olması bir fare olsa da kaçınılmaz bir durumdur. Bu yüzden fare mücadelesi zorunluluk gerektiren bir konuyu oluşturmaktadır.  







      
Mus musculus
türü kemirgen mücadelesinde kullandığımız monitör sisteminde ise her iki tarafından girişi olan bu sistemlerde duvar yüzeyine paralel konumlandırma sistemi mevcuttur. Bu sistem sayesinde fare rahatlıkla bu sistemin içine girebilir ve daha önceden yerleştirmiş olduğumuz yemi tüketebilir. Yem tüketildikten sonra farelerden ölüm meydana gelmeye başlar. Farelerde ölüm sonrasında leş kokusu hissedilmemektedir. Çünkü fare iç kanama geçirdikten sonra kan midesinde birikmekte bununla birlikte kuruma yolu ile ölüm gerçekleşmektedir.


Rattus norvegicus ve Rattus rattus türü kemirgen mücadelesinde kullandığımız patentli sıçan monitörü. Bu monitörlerin yerleştirilmesi ve kontrolü, uzman pest kontrol operatörleri ve ziraat mühendisleri tarafından yürütülmektedir.

Kemirgenlerin mücadelesinde kullandığımız,  çekici özellikte kokusuz, iz bırakmayan, güvenli, Sağlık Bakanlığı Ruhsatlı mum blok yemler.




























 

 
Evlerinizde, İşyerlerinizde, Tüm Yaşam Alanlarınızda Güvenilir İlaçlama Hizmetleri
 
Para kazanç sitesi
Para Kazanç Sistemi
(0 Gelen 743 Giden)

VOLKAN ZİRAAT
İLAÇLAMA
(0 Gelen 576 Giden)

Senin linkin burada olsun mu?
O zaman buraya kaydını yaptır:
=> Kayda git
Bu sayfada görmek istediğiniz konuları yayınlamaya çalışacağız.
 
İlaçlama konusunda yapmış olduğumuz çalışmalara ait, bazı bilgiler vermeye ve görsel olarak video anlatımları hazırladık. O ndenle yazıdan çok video ile anlatımı güçlendirdik. Bizlere ulaşmak isterseniz, lütfen iletişim bölümünden bağlantı kurun. İlaçlama randevusu almak isterseniz randevu bölümünden bizimle irtibat kurunuz.
Teşekkürler.
 
Bugün 6 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol